12 Mayıs 2008

Bir gezi Hikayesi

Babamın vefatı nedeni ile 23 Nisan haftası yaptığımız Amasra-Bartın-Safranbolu gesisini yayınlayamadım.

En kısa sürede yazacağım.

Bartın da yediğimiz o muhteşem balıkları, o müthiş salatayı anlatamazsam ne tadı kalır gezinin.

En kısa zamanda görüşmek dilekleri ile...

Hakan Baba

5 Mayıs 2008

Gelincikler

5 Mayıs 2008 Pazartesi.

Bugün sabahtan babamın öldüğünü öğrendim...
Pek te olumlu olmayan bir durum...

Metanetli olmak lazım, kendini bırakmamak lazım, yardımcı olmak lazım vs vs vs.
Sabahtan Edirneye yola çıktım. Yolda tek hatırladığım kırmızı gelinciklerdi

Ölüm olan evde, hava nasıl olur ise Edirne'deki evde de hava öyleydi.

Baba sülalesi biraz karışıktır, benzetmek gerekirse aynı "DALLAS" gibidir.
Bazen üzülürüm bu durumda olmalarına, bazen de kişilerin bu durumu kendilerinin yarattığını düşünürüm.
Genellikle de iyi ki uzaktayım, iyiki içlerinde değilim ve iyiki ayrı büyüdüm derim.
Babamın lakabını "Dallas"ı biliyorsanız tahmin edersiniz!!!!!
Küçüklüğümün tek kanallı tv sinin unutulmaz dizisi.... küçük olduğum için hayal meyal hatırlıyorum.
Tek hatırladığımda güzel bir kız vardı; adı Lucy idi sanırım bir onu, bir de "Ceyar" ı hatırlıyorum...
Babamın diğer adı: "Ceyar"dı. Kardeşlerine ve çevreye bol bol kazık attığı için bu ad takılmıştı diye anlatmıştı amcam... Şöyle bir düşünüyorum da JR aslında iyi bir benzetme...

Başlık ile çok ayrı şeyler bunlar...
İstanbuldan Edirneye giderken 2 damla yaş döktüm hepsi bu.
Daha fazlası süzülmedi gözümden, kendi kendime birkaç laf ettikten sonra, gözüm yok kenarındaki gelinciklere takıldı...

Gelincikleri severim. Çocukluğumun geçtiği yerleri hatırlatır bana.
Benim büyüdüğüm yerlerde apartıman çocukları değildik. İlk baharda ağaç tepelerinden inmez, boş olduğumuz zamanlarda da standard çocukluklar yapardık.
Uçurtma ve tabancaları çok severdim.
Bir de bisiklet benim için vaz geçilmezdi.
Pinokyo... Benim ve mahalledeki diğer arkadaşlar için bisiklet, kovboy için at ne ise oydu. Tabi bir de sapan. Pekçok sapanım olduğu halde hiç bir kuşa taş atmadım... Belki güven belki hava atmak içindi sapan...
Bir de gelincikler. İlk bahar ile yazın geldiğini gösterirlerdi. Bol bol toplardık, doğruca eve.

Gelincik nazik bir çiçekti, yerinden koparırsanız hemen solmaya, o güzel güzelim kırmızı yaprakları bozulmaya başlardı. En çok sevdiğim ise gelincik şurubu idi.

Topladığım gelincikleri anneme götürürdüm. O da kırmızı yapraklarını bir sürahi içine koyar akşamdan sabaha bekletirdi. Sabah koşa koşa sürahiye bakar kırmızı suyu içmek isterdim.
İçine azıcık ta şeker atarsanız çok güzel bir şurup olur gelincik şurubu...

Aklıma bunlar geldi İstanbul-Edirne yolu arasında, ben mi arabayı sürdüm "amigdala"m mı bilmiyorum.

Gelincikleri görünce bunlar geldi aklıma.
O akşam üzeri, ertesi sabah ve geri dönüş yolu.
Hep gelincikler ile yol aldım o iki gün...

İnsan babasını kaybedince boşluğa düşermiş diye anlatırlardı.
Danışacak, sorunlarını açacak, bir bilen birini aradıklarında bulamazlarmış babalarını...
Benim bunlar yok tu ki boşluğa düşeyim.
Hayatım boyu biraz yalnız oldum. Kendi kendime yetmeye çalıştım.
Okumaya tek başıma gittim, inatla üniversite ilk dönemi sonuna kadar gelmedim Türkiyeye.

Hep söz verdim, ben çocuğumun yanında olacağım, iyi bir baba, iyi bir ev erkeği, iyi bir eş olacağım. Babamın yanımda olmadığı zamanları ben çocuğuma yaşatmayacağım. Hep yanında olmasam da aklımda karım ve çocuğum ile olacağım.
Allah bunları yapmama yardımcı olsun başka isteğim yok...

Gelinciklere de baktığımda güzel şeyler hatırlamak, babamdan da bir kaç küçük hatıra hatırlamak istedim...
Bir düşündüm o güzel hatıraları da göremedim...
Dedim ya onlar Dallas'ı yaşamak ile meşgul iken, ben hayatın daha uzak bir yerinde, çocukluk arkadaşlarım ile yaşadım, bizim oralar (Uzunköprü) ufaktır. Arkadaşlıklar yakındır. Pekçok şeyi paylaşırsınız, hayatınızın pekçok zamanı arkadaşlarınız ile geçer...

Allaha şükür, babam bana 67 Km veya 1 saat uzaklıkta idi. Ama öyle uzaktı ki yakınlaşamadık. Senede iki defa gördüm desem abatmamış olurum sanırım...

Babalık zor sanatmış baba...
Kolay değilmiş.
Ben bunu kolaylaştıracağım.
Çocuğumun eşimin yanında olacağım.
Çocuğumun aklında güzel hatıralar ile kalacağım.
Para, pul, iş, kalıcı olmadığını öğrendim. Onlarsız olmuyor, onlarlada olmuyor. Bu dengeyi kurmayı başaracağım. Yoksa dünyaya kazık çakmaya, heykelimin dikilmesine niyetim yok...

Bu yazı 12.05.2008 tarihinde 18:42 de yazılmıştır.