23 Şubat 2011

Kendini Anlamak

Kendimi anlayamıyorum bazen...
Bazı yaklaşımlara göre neler yapıldığını neler yapılmadığını, bunlara ne
tepki verilmesi gerekip gerekmediğini ölçüp tartmayan o kadar çok kişi
var ki etrafımda. Onların arasında ben ne arıyorum diye de kızıyorum
bazen. Sonuçta bu kişiler ile birlikte olmanız sizin kategorinizi de
belirliyor bir anlamda.
Bazen de ekonomik krize dem vuruyoruz. Kendimize de pay çıkarmak gerek...

Geçen zamanda bir patronum, olayları yorumlamamı, çıplaklığı ile görmemi
söylemişti. Yorumlar seni yanıltır. Çünkü senin yorumun başkasını
ilgilendirmeyecektir, sorulmadığı sürece! demişti.
Bizim Türk halkının da yaptığı hep yorum. Gerekli / gereksiz, yerli /
yersiz yorumlarla zamanı geçiriyoruz.
Be adam bırak yorumlamayı ne anlatıyorum ona bak, işine yarıyıorsa al,
yaramıyorsa at gitsin! Bunu da anlamayıp aklı kesmiyorsa insanları benim
hiç yorum yapmama gerek yok :) zaten zamanım yok...

18 Şubat 2011

Kan vermek.

Bu sabah saat 8.00 da gelen telefon ile irkildim. Zaten uyanık olduğumdan sorun yoktu da telefon erken bir saatte gelmişti. Tanımadığım bir numara, hayırdır diyerek açtım...
Bir bey internetten bana ulaştığını, yakını için trombosit aradıklarını verip veremeyeceğimi sordu. O an iş toplantısı nedeni ile İzmir'de olduğumu, acil olarak gelemeyeceğimi, İstanbul'a dönünce arayacağımı söyleyerek kapadım...
Zor bir durum. Bazen insan ya ben olsaydım onun yerinde diye düşünür ya. Tam öyle bir durumluk.
Allah insanı ve yakınlarını, hatta hiç kimseyi bu duruma düşürmesin.
Acil kan gerektiğinde vermek nasıl bir insanlık borcu ise, trombosit te de aynı...
Hatta, bir koldan alınan kan, trombositleri ayrıştırıldıktan sonra tekrar geri verilmekte. Dolayısı ile kan kaybınız da olmuyor. Bir tek zaman konusunda sıkılabilirsiniz yaklaşık 2 saat civarında sürmekteymiş.
Allah kimseyi bu durumlara muhtaç etmesin.