10 Kasım 2010

10 Kasım

Bugün On Kasım.
Sabah kalkıp Duru'yu okula ben götürecektim. Yolda Müge ve Mine ile karşılaştık. Her üç çocuk ile de gurur duydum. Her üçü yaklaşık 3.5 yaşında olmasına rağmen o günün On Kasım olduğunu, Atatürk'ün öldüğü gün olduğunu, Atatürk'ün Türkiye'nin kurucusu olduğunu biliyorlardı. 9'a bir iki dakika varken ana okuluna bıraktım. Bahçede tören varmış.
Hemen eve fotoğraf makinemi almak için koştum.
Gelirken sirenler çalmaya başladığı için durdum. O an duygularımı ifade etmem mümkün değil, tam karakolun önünde durduğum için, benle birlikte birkaç kişi, daha saygı duruşunda bulundunduğunu gördüm.
Aklıma İstanbul'a ilk geldiğim zamanlarda yine bir On Kasım günü vapurda yaşadıklarım aklıma geldi. Gözlerim yaşardı... Tam dokuzu beş geçe, denizin ortasındayız. Bizim vapur ve 2-3 balıkçı kayığından başkası yok. İşte o an farklı yerlerde duran kayıklardaki balıkçıların işi gücü bırakıp, ayağa kalktıklarını ve saygı duyduklarını gördüm... Yine gözlerim yaşardı... Aynı bugün olduğu gibi...
Bir anda uzaktan bize doğru gelen iki kadın gördüm. İkisinin de baş örtüsü vardı -saygı duyarım- kendi isteğidir.
Yürümeleri devam etti, İstiklal Marşı başladı, iki hanım yürümeye devam ediyordu... Adımlarını duyacak kadar yakınlaştılar. Bıraktım gözlerime inanmayı kulaklarıma inanamadım...
Bugün her yerde On Kasımla ilgili konuşulan, anılan, saygı duyulan, bugün de fark ettiğim gibi -saygı duyulmayan- bir ortam var.
Siyasi görüşü ne olursa olsun,
O günlerde bir ulusu yüreklendirip, Kurtuluş Savaşı gibi gibi bir destanın yazılmasına önderlik eden, Türkiye'de bu gün rahat rahat yaşıyorsak bunun temellerini atıp, ekonomik gelişmeleri de yapmamıza neden olan kişi için biraz da olsa saygı duymak sanırım her Müslümanım,Türküm diyen, her Türk evladının GÖREVİ.

Son 10-15 yıldır, kutuplaşma ve yalan yanlış söylemlerle Atatürk'e saldıranları da anlamıyorum.
Hatta hatırlarsınız, Süleyman Demirel'in Cumhur Başkanlığı sırasında yine bir 10 Kasım günü, eline Kuran-ı alıp "putlara tapmayın Kuran'a uyun" sözlerinden sonra düşünmek gerek.
1. Putlara tapan var mı? Veya bu arkadaşlar bilmiyorlar mı ki bu bir saygı göstermek, kalbimizde olduğunu söylemek ve sevmekten ibarettir.
2. Türk Halkı putlara tapma olayını zaten müslümanlığı kabulünden sonra bırakmıştır. (lütfen türbelere/yatırlara çaput bağlamayı burada örnek vermesinler)
3. Allah'a inanan, Hazreti Muhammedin Peygamberi olduğunu, Kuran-ı Kerimi kitabı olarak kabul etmiş, Kurtuluş Savaşında önderlik eden Mustafa Kemal ATATÜRK'ü benimseyen bir ulusta bu düşünce tarzını anlamak mümkün değil. Sonuçta Anıtkabirde, İstiklal Marşında ve saygı duruşunda bir tapma/tapınma durumu olmayan bir olayı, nasıl da güzel bir şekilde bu hale getirdiklerini basitlikle görmekteyim.

İşte yolda giderken, kendi düşüncesi ile kapanmış bir hanımın da İstiklal Marşı okunurken umarsızca ve gezinti edası ile yürümesi sırasında bunlar aklımdan geçti... O ki milli marşımız çalınırken, gördüğüm kadarı ile acelesinin olmadığı, gezinti hızında yürüdüğü ve -bana göre- saygı göstermediği şahsiyetin önce atalarına saygısı yok...