16 Ocak 2011

16 Ocak

Yağmurlu bir Pazar sabahı. 8:46 iş ile ilgili bir telefon aldıktan sonra uyumadım.

Pazar sabahları saat 9:30-10 a hatta 11-12 ye kadar uyumak ne güzeldir… :)
Eskiden beri uykuyu sevmişimdir. Uykumu alarak uyanmanın keyfi hep keyif vermiştir. Hani sigarayı keyifle içen bir kişinin sigarasından ilk nefesi çekip, son nefesi içine çekene kadar eçen sürede nasıl keyif alıyıor ise, ben de uykudan keyif alırım. İster üç saat ister beş saat, ister sekiz saat hiç fark etmez. Yeter ki o kaliteli uykuyu uyuyayım…

İşte bu sabah ta yaşadığım buydu aslında, gece iki de yatmışım, sabah sekiz buçuk ve günlerden Pazar… Sıcak güzel bir odada yapılan uyku. Aslında evimizin konumu nedenei ile evimiz hiç böyle sıcak olmamıştı. Kış, sabah saatleri ve ev 27 derece. İşte tam bunları düşünürken telefonum çalmaya başladı. “Hayırdır İnşallah” deyip kalkıp iş için olduğunu anlayıp, gerekli yardımı yaptıktan sorna oturdum biraz yağmuru izledim.

İşte tam o sırada hoş bir saz sesi… “ÇANAKKALE İÇİNDE AYNALI ÇARŞI” ezgileri dökülmeye başladı.

Nasıl ürerdim anlatamam. Aklıma bu tarihte Çanakkale Savaşında yine günün bu saatinde savaşan askerler geldi. Acaba ne yapıyorlardı. 16 Ocak Pazar günü sabahın ilk ışıklarında nasıl bir ruh halindeydiler. Siperlerde çatışmayı mı bekliyorlardı yoksa çoktan başlamışlardı… Her 16 Ocak sabahında bunlar mı gerçekleşmişti…

İşte bu düşüncelerdeyken sazın o tatlı nağmeleri bitti. Kısa bir geçişle “Kara Tirenin gecikmesi, belki gelmemesi” tınıları başlayınca kendime geldim…

Yeni bir gün, yeni umutlar yeni hayatlar hepinize günaydın…

Gününüzün güzel geçmesi dileklerimle…