25 Ekim 2020

Hızlı Hayat, Hayat Hızlı

 Hayat ne kadar hızlı geçiyor değil mi?

Bu cümleyi -yaşlanıyoruz- anlamında kurmadım.

  • İnsanların gittikçe robotlaşması, robotların gittikçe insanlaşması,
  • Algoritmaların hayatımızı ellerine almaları ve istediğimiz/istemediğimiz reklamları izletip para kazanmaları,
  • Reklama izlemeden, parasını ödeyip aldığımız altyapıların (Netflix, Amazon Prime vs gibi) hayatımızı hızlandırmaları,
  • Damak tadından çok, hızlı yemeklere yönelen Z Kuşağının bangır bangır gelmesi,
  • Ayrıştıran, ötekileştiren politikacıların, sadece kendilerini düşünerek, sonrasında ne ile karşılaşacaklarını bilememesi.
  • Ve daha ne koyarsanız o.

İnternet çıkışı hiç şüphesiz hayatımızı hızlandırdı.
Bilgiye ulaşım kolaylaştıkça araştırma yapma hızımız da hızlandı.
Bilginin ne kadar doğru/yanlış olduğunu bile teyit edemiyoruz/etmiyoruz.
Eskiden kütüphanelere gidip, çıkan yayınları okuyup, kendi düşüncelerimizle harmanlayıp yazılan araştırmalar/tezler/yayınlarımız vardı. Artık onlar da azaldılar.
Eskiye özlem derdinde değilim. Veya "eskiden ekmek karne ile alınırdı" siyasetinde de. Nedense eski ile korkutup, gelecek çalmak sıradan oldu.

Bunların kökeninde insanoğlunun teknolojiyi çok hızlı kazanması ve iletişim kanalları var.
'95'te internet* ve '97'de hayatımıza giren GSM teknolojisi ile 2004 te (Gprs 2 Edge) hızlanan altyapı ve internet aslında bizleri olandan bilmem kaç bin kat hızlı ilerlememizi sağladı...

Daha öncesi tek kanallı sonrasında çok kanallı TV dönemlerinde popüler bir diziyi bir hafta bekleyip, ne olacağı konusunda akıl yürütmek veya tarih öğrenmek moda iken. Şimdi Netflix'te sıkılana kadar bir diziyi izleyip bitirebiliyoruz.
Arada kalan zaman da bize sıkılmak için kalıyor.

Çocukluğumda; "Nerde o eski bayramlar diye başlayan, direkler arası" eskiyi anlatan abiler/ablalar vardı.
Şimdi ise o zamanları anlatan abi/ablaların tek tek ölüm haberlerini alıp, "ahh ah" diyen bir grupla beraberiz.
Dün Taner Özdeş'in bir eğitimini alırken, Taner "Kolombo vardı, olayları çözmek için çok akılcı sorular sorardı." cümlesi ile bir daha kendime geldim.
Kolombo'yu hatırlayan var mı? Sorusu ile, hatırlayan sadece Taner Özdeş ve ben vardık.
47 yaş durumu ile yeni jenerasyonun yaptıklarını görmek, yeni araç gereç, iletişim ve teknoloji ile hızlanan durumları görmek bir başka.
Discovery Channel'de uçaklar ile ilgili bir belgeselde, 1900 lü yılların başında başlayan havacılık endüstrisi ile teknolojinin gelişmesini kıyaslarken üretilen bilgi ve belgenin, Dünya tarihinden bu yana 1900'lü yılların başına kadar üretilen bilgi ve belgenin 100.000 katı olduğu konusunda bir kıyaslama vardı.
Ve burada hardisklerde yer kaplayan resim vs gibi ler yok. Sadece yazı olarak kıyaslanması söz konusu.
Daha da eskiyi düşünecek olursak, El yazması kitaplar ile matbaanın bulunuşundan sonra eskilerin teknolojiyi kıyaslaması gibi.
Bir kitabın yazılması hata ve benzer olayların olasılıkları ile matbaa da basılan dokümanın hızını kıyas bile etmek anlamsızken, bu gün o kitapta yazılanları anlama kısmını geçiyoruz aslında.

Hayatı dilediğince yaşamak, daha fazla kazanmak, daha iyi yerlerde okumak, daha iyi evlere sahip olmak, daha lüks yaşamak koşturması değerleri de değiştiriyor.

Biraz yavaşlamaya karar verdim.
Hayatı daha güzel yaşamaya.
Sevdiklerimle daha fazla zaman geçirmeye.
Bazen "blog"larımı okuyanlara rastlıyorum. Hoşuma da gitmiyor değil.

Şimdi ise bilgisayarda Spotify da; More Than Feeling  ve  I'll Meet You At Midnght çalımı yazdığım bu yazıda "eskiyi yad etsem mi?" diye sorarken buldum kendimi.
Şimdiki müzik ve müzikçiler "Aynı Nakarat, Hep Aynı Aynı" dedirten cinsten...
İlerleyen teknolojiyi iyi amaçla kullanmak dileği ile...

*İnternet Türkiye'de ODTÜ tarafından sağlanırken 95 li yıllarda ISP ler vardı. 28,8 ve 56 K lık hızlardık bir zamanlar :-)