28 Nisan 2014

Hayat garip tesadüflerle dolu olmaya başladı benim için.
Neyin ne olduğunu mu anlamaya başladım yoksa farklı olaylar arasında ilişkisel/rastlantısal bağlar mı kurmaya başladım bilmem...

Son zamanlarda izlediğim Davinci Deamon's adlı dizi git gide ilginç olmaya başladı.
Leonardo Da Vinci. Hayranlık duyduğum nadir dahilerdendir. Yaşadığı yüzyıla göre inanılmaz icatlar yaptığı gibi Mona Lisa gibi halen hayranlık duyulan tablosunu da herkes bilir. 
Floransa için yaptıkları ise İtalya Şehir devletlerinin tarihinde hep anılan bir dahi...

Diziyi izlemeye başladığımdan beridir. Türkler de bu ilginç bağlantıların içinde. Matematiğin Araplar tarafından (özellikle kesirli sayıları: Kaldı ki enlem ve boylamlar açısından çok önemli: Bu da denizciliği ve keşifleri: bağlantılı olarak ta Piri Reis'ten Barbaros Hayrettin'e kadar geniş bir yelpazeyi gösteriyor) geliştirildiği ve bu yıllara kadar nasıl farklı farklı kanallardan geldiğini gösteriyor dizi...
Yüzyıllar öncesinin kardeşlik bağı ve bilgelik kitabı olan "Book of Leaves" Yapraklar Kitabı sanırım bilgeliği ve kişinin kendini bulması amacında olan bilgeliği anlatıyor...

Fark ettiğim tesadüflerden bir tanesi de...
"İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir......." deyişindeki derinlik ile yeni öğrendiğim:
"Kemal-i Mutlak, Cemal-i Mutlağa aşıkmış". Basit anlatımı ile Allah kendini görmek ve göstermek için kainatı yaratmış... Biraz araştırdığımda (google abi ye sordum) Tasavvufta önemli bir yeri varmış. Risale-i Nur da da sıklıkla bahsedildiğini gördüm...
Kelime anlamına bakarsak;
Kemal i Mutlak : Tek mükemmellik
Olduğunu görmekteyiz.
İlk tasavvuf düşünce ve bilgilerini (kulakları çınlasın) edebiyat öğretmenim Ahmet Hocam'dan öğrenmeye başlamıştım. Adam gibi adamdır Ahmet hocam. Türk olmakla öğünen ve Türk düşüncesini yayan dile hakim iyi bir edebiyatçıydı hocam. 
Tasavvuf düşüncesinde olanlara Mutasavvuf denildiğini Ahmet öğretmenimden öğrenmiştim. İlk Türk Mutasavvıf ın Ahmet Yesevi olduğunu görmekteyiz. 
Horasan Erenleri'nin Anadolu'ya gelmesi ile Anadolu Erenleri'nin yetiştiklerini görmekteyiz. Osmanlı İmparatorluğu zamanında da Mevlevilikten, Bektaşiliğe kadar uzanan geniş bir yelpazede bakmak gerek...
Anadolu Erenleri ve Tekke Edebiyatı denildiğinde akla ilk gelen Yunus Emre dir.
Bu sene ailece Afyon'a yaptığımız kısa gezi de Yunus Emre ve Tapduk Emre'nin türbelerini de ziyaret ettik...
Dedim ya, tesadüfleri yaşıyorum. Aklıma başka bir konu geliyor. Rahmetli Steve JOBS'un bir üniversite mezuniyet konuşmasında da dediği gibi, noktaları ileri doğru değil, geri doğru birleştirebilirsiniz. Bu da sizin geçtiğiniz noktaların birleştirilmesi ile olur. Yani bunun için ardımıza bıraktıklarımızdan da feyz almamız gerekiyor...
Şimdi anlıyorum Bilgi, öğrenmeyi ve öğrenme de sorgulamayı gerektirmekte... Bağnazca, körü körüne, bilmeden, öğrenmeden saplanmak yerine öğrenmeyi öğrenmenin peşinde olmamız gerektiğini yeni anladım. Oldu yaş 41 :)

Gelelim Kemal-i Mutlak Cemal-i Mutlak a aşıkmış... Allah, kendini görmek için kainatı yaratmıştır... Ne kadar derin ve ne kadar güzel bir söz.

Hani Allah'ın 99 ismi vardır ya. Aslında baktığınızda bunlar birer sıfattırlar ve bu sıfatlardan biri, birkaçı veya daha fazlası insanlarda vardır... Bu sıfatların 99 u da Allah'ta olduğu için bizler o mertebede değilizdir. 
İşte tasavvuf ta nasıl ki insan kendini görmek için aynaya bakarsa, Allah ta kendini görmek için kainatı ve insanı yarattı der. Bundan dolayıdır ki insan Allah'ın bir, birkaç tane parçasını taşır... 
Allah'ın 99 isminden bazılarını hatırlayın...
Rahman, Rahim, Adil, Alim, Azim, Aziz, Cabbar, Celil, Fettah, Hakim, Halim, Kadir, Kerim.....   diye liste uzar gider. Fark etti iseniz bunları aslında isim olarak çevremizdeki kişilerde de görmekteyiz...
Tasaffuv, insanların Allah'ın bir parçasını taşıdığına inanır...

Bu tasavvuf düşüncesi Avrupa'nın karanlık dönemlerinde Anadolu'da olduğu için aslında Avrupa'dan daha medeni olarak yaşamışız. Ne zaman ki bilim ve yeniliği geri çevirmeye başlamışız, işte o zaman Avrupa dediğimiz eski kıta bizi geçmiş, hatta matematik ve bilim gibi konuları bizlerden aldığını bile gizleyip kendilerine maletmişler... Kısacası aslında bizim elimizdeki değerleri koruyup yaymadığımız ve daha da geliştirmediğimiz için duraklama dönemi aslında Osmanlı İmparatorluğu'nun sonu olmuş ve küllerinden Türkiye Cumhuriyeti doğmuş... 

Aslında şimdi şimdi daha net görmeye başladım Atatürk'ün artık eski etkisi kalmayan Tekke ve Zaviyeleri neden kapattığını.

Okumanız, 
öğrenmeniz, sorgulamanız, 
yargılamanız için değil: nedenini öğrenmeniz için "NEDEN" demeniz dileklerimle...

Armut piş:
http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=73736
http://tr.wikipedia.org/wiki/Allah'%C4%B1n_99_ismi