2 Şubat 2016

Ateş Düştüğü Yeri Yakar…

Doğdunuz zamanda kesin olan bir şey vardır;
O da ölüm…
Ölümler karşısında genelde metanetli olduğumu zanneder, doğal bir sürecin parçası olduğunu düşünürüm…
Ta ki anneannemi kaybedene kadar.
30 Ocak 2016 saat 11:30’a kadar aslında kendimi bu düşünceye de hazırlamış gibiydim.
Annem her ne kadar bilgi verse de, “hazırlıklı ol” cümlesini söylemeye başlamıştı.
Dayım ile konuştuğumda; “pek iyi değil” lafı ile yine kendime -kabullenme zamanı- da yaratmıştım…
Cumartesi dayım aradığında “Annemi kaybettik” lafını anladım bir tek. Gerisi “geliyorum” oldu o kadar…
O zamandan beridir boğazımda bir yumru var; bugün toprağa indirine kadar kabullenilmesi zor oluyormuş. O yumrunun yarısı gitti yarısı halen duruyor.
Başta da dediğim gibi, doğduğun anda gerçek olan tek bir kesinlik var. Diğerleri ise senin elinde olan, şans ve diğer faktörlerin de içinde olduğu bir süreç.
Bu süreci mutlu mu, mutsuz mu, iyi veya kötü geçirmek yine insanın kendi elinde…
Hani sözün bittiği yer denilen yer var ya. O zamanda başkalarına baş sağlığı dilerken hep yaşardım. Halen bile yaşıyorum.
Bunda annemden çok anneannem tarafından bakılmam çok büyük etken.
40 günlükten beridir (1973’te doğum izni 40 günmüş) anneannem tarafından bakılmış olmak bir torun için sanırım en önemli etkenlerden biri.
Garip bir ikilem. 1 şubatta kızımın yaş günü.
Genelde tüm toplumlarda doğum, düğün ve cenaze bir farklı süreçtir…
Kutlanması ve üzülmesi de toplumdan topluma göre değiştiği gibi kişiden kişiye göre de değiştiğini anladım…
Helallik alınması için eve geldiğinde ve sorulduğunda, annemin lafı halen kulaklarımda…
Onun bizde hakkı çok…
Kolay değil…
Yakının kaybı hiç kolay değil.
Evladını, eşini, anne-babasını kaybedenlere baktığımda gördüğüm, özellikle de gözlerinde gördüğüm o acı ifadesi tarif edilmezdi. Benim gözlerimde nasıl kim bilir?
Bu tür yazılar aslında insanın için dökmesi gibi bir anlamda terapi ve geleceğe bir gönderi… Yıllar geçtikten sonra okuduğunda o anki halini anımsaması için de bir zaman kapsülü gibi.
31 Ocak akşamı başladığım bu yazıyı 2 şubatta anca bitirebildim.
Hani derler ya: Allah sizlere sağlık ve ömür versin.

Duanızı esirgemeyin.

Hiç yorum yok: